Hasan Karal'dan Suç Oranlarındaki Artışa İlişkin Açıklama: "Ekonomik Çöküş, Suç Oranlarını Artırıyor"

DEVA Partili Karal, "Geçim sıkıntısının artması, toplumda güvensizlik ve huzursuzluk ortamı oluşturuyor" dedi. Karal, Amerikalı akademisyenlerin yaptığı bir araştırmaya atıfta bulunarak, enflasyonun yükseldiği dönemlerde halkın devlete ve hukuka olan güveninin azaldığını ve bunun da suç oranlarını artırdığını belirtti. Türkiye'de yaşanan yüksek enflasyon, gelir dağılımındaki adaletsizlik, derinleşen yoksulluk ve geçim sıkıntısının artmasının toplumda güvensizlik ve huzursuzluk ortamı yarattığını ifade eden Karal, son dönemde gündeme gelen vahşi cinayetler, asayiş olaylarındaki artış ve sokaklardaki güvensizlik hissinin ekonomik çöküşün doğrudan bir sonucu olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Karal, "Ülkemizde yaşanan ekonomik çöküş ve sosyal huzursuzluk, suç oranlarının neden yükseldiğini açıklamak için yeterli veriyi gözler önüne seriyor" dedi. Milletvekili Karal, suç oranlarını düşürmek için yalnızca polisiye tedbirler almanın yetersiz olduğunu belirterek, ekonomik istikrar sağlanmadan, vatandaşın alım gücü yükseltilmeden ve gelir adaleti sağlanmadan güvenli bir toplum inşa etmenin mümkün olmadığını söyledi. Karal, hükümeti enflasyonu düşürmeye yönelik gerçekçi politikalar üretmeye ve halkın güvenini yeniden tesis edecek adımlar atmaya çağırdı.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Hasan Karal, bir araştırmaya göre enflasyonun yükseldiği dönemlerde halkın devlete ve hukuka olan güveninin azaldığını, bunun da suç oranlarını artırdığını ortaya koyduğunu belirterek, “Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon, gelir dağılımındaki adaletsizlik, derinleşen yoksulluk ve geçim sıkıntısının artması, toplumda güvensizlik ve huzursuzluk ortamı da oluşturuyor.” dedi.

DEVA Partili Hasan Karal, yaptığı açıklamada son yıllarda Türkiye’de özellikle cinayet vakaları ve genel asayiş sorunlarında ciddi bir artış yaşandığını söyledi. Bu artışın nedenleri arasında ekonomik krizin ve enflasyonun doğrudan etkileri olduğunun bilimsel araştırmalarla ortaya konulduğunu belirten Karal, Amerikalı akademisyenler tarafından 65 ülkede 50 yıllık veriler incelenerek yapılan bir araştırmanın, enflasyonun yükseldiği dönemlerde halkın devlete ve hukuka olan güveninin azaldığını, bunun da suç oranlarını artırdığını ortaya koyduğunu anımsattı.

“Ekonomik çöküş, suç oranlarının neden yükseldiğini açıklamak için yeterli veriyi gözler önüne seriyor”

“Son dönemde gündeme gelen vahşi cinayetler, asayiş olaylarındaki artış ve sokaklardaki güvensizlik hissi, ekonomik çöküşün doğrudan bir sonucu olarak da değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Karal, “Ülkemizde yaşanan ekonomik çöküş ve sosyal huzursuzluk, suç oranlarının neden yükseldiğini açıklamak için yeterli veriyi gözler önüne seriyor. Sadece bireysel suçlar değil, organize suçlar ve yasadışı faaliyetlerde de bir yükseliş gözleniyor. Ekonomik krizlerin, yasadışı pazarları büyüttüğü ve organize suç gruplarına alan açtığı da bilimsel çalışmalarla kanıtlanmışken, hükümetin yanlış ekonomi politikaları ve etkisiz güvenlik stratejileri nedeniyle bu süreç daha da hızlanıyor.“ diye konuştu.

“Ekonomik istikrar ve gelir adaleti sağlanmadan güvenli bir toplum inşa etmek mümkün değil”

Milletvekili Karal, iktidarın yanlış yönetimi sonucu alım gücünün hızla erimesinin geçim sıkıntısını artırdığını, toplumda güvensizlik ve huzursuzluk ortamı oluşturduğunu ifade etti. Hükümeti tedbir almaya çağıran Karal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suç oranlarını düşürmek için yalnızca polisiye tedbirler almak yetersizdir. Ekonomik istikrar sağlanmadan, vatandaşın alım gücü yükseltilmeden, gelir adaleti sağlanmadan güvenli bir toplum inşa etmek mümkün değildir. Hükümetin enflasyonu düşürmeye yönelik gerçekçi politikalar üretmesi, halkın güvenini yeniden tesis edecek adımlar atması gerekir. Gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermeyen, halkın geçim sıkıntısını önemsemeyen, ekonomik krizle mücadelede başarısız olan bir yönetim, toplumsal huzuru ve güvenliği sağlayamaz. İktidar, yalnızca ekonomik göstergeleri değil, bu göstergelerin doğrudan etkilediği toplum güvenliğini de dikkate alarak derhal harekete geçmelidir.”