Bu dünyayı istiyorsanız, yalancı politikacıları, yazarları, mafya babaları , sahtekar bilim adamlarını seçin.. Bu dünya onların. Onlarla birlik olun bu işten daha karlı çıkarsınız. Boş verin dini, ahlakı, hukuku. Vurgun vuranındır, gemisini kurtaran kaptan olun. Büyük üstad-ı azam Hz. Makyavel(!?) ne demişti: “Gayeye giden her yol meşrudur”. Boş verin nas’ı, “Zaruret mahzuratı zail eder”ya bunun sınırlarını biraz esnetirseniz rahatlarsınız. Bakın batılılar nasıl zengin oldu.. Biraz Kızılderili kanı, biraz zenci gözyaşı, üzerine sarı ırkın çalınan alın terlerini dökerseniz, bebek kanındaki adrenalin kadar canlandırır bedeninizi.
Biz de “Kam alalım” bu dünyadan biraz değil mi, “Ma-i tesnim içelim nevpayeden”. Atalarımız aslında lale devrinde işi anlamışlardı, ama olmadı. Parça parça devrim mi inkılab mı ne olduğu belli olmayan rejim tartışmaları ile boşu boşuna zaman geçirdik. Batı bizi kazanmak için o kadar darbe yaptırdı, anlamadık.. İki asır boşu boşuna geçti gitti
FETÖ’yü bile elimizin tersi ile ittik. PKK batılı dostlarımız, müttefiklerimiz, stratejik ortaklarımızı bizi yola getirmek için kullandıkları bir sopa idi, onu da anlamadık. BOP eş başkanlığını da yüzümüze gözümüze bulaştırdık, anlamadık.
Özür diliyorum, O gün tezkere meclisten geçse idi, Musul’u de Kerkük’ü de alacaktık. O zaman PKK filan da kalmazdı. 1 koyup 3 alacaktık, ama olmadı işte.(!?)
Şimdi HABAT fırsatını kaçırmayalım derim. AGARTHA da önemli bir fırsat. Yaşasın EPSTEİN. KKTC’yi de verelim, GAZZE’yi de.. HAZARA devleti, KARAY Birliği ve GLOBAL RESET ile birlikte uçarız uçar. At binenin, kılıç kuşananın. Bu kadar nüfusla kalkınma olmaz. Çöp insanlar kahır dolu bir hayat yaşıyorlar. Ölsün gitsinler. Biz de an garibuzzaman ÖTENAZİ yasasını çıkartmalıyız. İstanbul sözleşmesi, Trans Humanizm, hepsi gerek nüfus kontrolü için. LGBT de öyle. Bırakın istedikleri gibi yaşasınlar, sana ne.. Bak 10 yıldır; İslam ülkelerinin de artık BAE’de Arabesk bir Davos’u var. Bu günlerde müminlerin emirleri TEK HÜKÜMET için bir araya geldiler, batılı dostlarımızın nasihadlarını dinliyorlar. Ve biz de ONUR KONUĞUyuz bu forumda. Tabi ki uluslararası sistemle birlikte hareket etme kararlığımızı bir kez daha ifade etmemiz için iyi bir fırsat oldu bu konferans..
Din, ahlak ve hukuk ayağımızın bağı, bunlardan kurtulmalıyız. Sürü değil, Birey olmalıyız. Onun için din, ahlak ve adaletten söz eden adaylara oy yok! O takımdan bir cacık olmaz. En ideal rejim, Çin ve Saudia.. Zaten onlar da yapay zekâya bağlanacak, sorun da çözülecek.
Eğer Allah’a ve ahirete, din gününe, Galu belaya, kadere, rızga ve ecele inanmıyorsanız böyle yapın.. Bakın ne AK Parti ya da Erdoğan geldi diye Türkiye kalkınız, ne de CHP geldi diye bu ülke batar. Biri geldi ya da gitti diye batacak ya da kurtulacak değiliz. Herkes için yaptığının karşılığı vardır. Kim kime vekalet verdi ise Allah onları vekillerinin olumlu ve olumsuz yaptıklarından hesaba çekecektir. Biz kendimizi değiştirmeden de Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Bakın, babanız peygamber olsa gelse sizi kurtaramaz. Kaldı ki peygamber de gelmeyecek. Kaldı ki, peygamberlerin de kurtarıcı gücü yok. Ne göklerin hazinelerinin anahtarı onların ellerinde ne de göklerin ordularının komutası onlarda. Babanız Nuh da olsa gemiye binmemişseniz kurtuluş yok. Firavunun sarayında da büyüseniz, siz Musa olduktan sonra gam yok. Bu tek kişide olsanız böyle, bir topluluk da olsanız böyle. Herkes ancak yaptığının karşılığını görecektir ve biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir.
Bu konuda Allah’ın hükmü konusunda mutmain olmak isteyenler, Kur’an-ı Kerim’deki Talut/Calud kıssasını okusunlar. Müslümanım diyen birçok VİP siyasi bürokrat, cemaat önderi, ilim sahibi Yahudi’nin söz ve eylemleri ile kendi söz ve eylemlerini kıyaslasınlar bakalım, ne görecekler. Hz. Davud çocukken elindeki sapanın üzerinde düşünmek gerek. Talud’un 70.000 kişilik ordusundan geriye kalan 301 kişi arasında sis olsanız, Tanrı Kıral Calud’un 100.000 kişilik düzenli ordusu karşısında ne yapardınız, düşünün bir hele. Bir de Gazze konusunda İslam ülkelerinin halini düşünün..
Allah (cc) aslında bizim ellerimizle zalimleri cezalandırıp, mazlumlara yardım etmek ister. Ve Allah (cc) bizleri, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan etmek ister! Bir de o “Cahillere ve zalimlere yardım etmeyeceğini” söylüyor. Onların üstlerine pislik yağdıracağım, işlerini sarp dağlara sardıracağım diyor. Dua edelim de, bu kararından vazgeçsin. Bizi özle artırıp eksilterek imtihan etmesin ya da, zor oluyor. Ebed sorunu (!?) yaşıyoruz o zaman. (Tevbe estağfurullah, ezeli ve ebedi olan yalnız Allah’tır) Ekonomimiz zaten kırılgan, bulunduğumuz coğrafyada öyle. İslam adaletinin terazisini elimizde tutmaktan, “İslamın kılıcı” olmaktan yorulduk. Biraz da onu başkaları yapsın!?.
Sanırım, ashab bizim halimizi görse, “bunlar Müslüman mı” derdi, biz onları görsek “bunlar ne yapmak istiyorlar, hayal dünyasında yaşayan bunlar kimler” derdik herhalde. Oysa ReelPolitik putu bizi eğitimle ve toplum olarak zihnimizi formatladı. Artık daha “gerçekçi” düşünüyoruz!
Artık bir karar vermemiz geldi. Allah’ın dini olan İslam bir tane, biz onu bin parçaya böldük. Taki geldiğimiz nokta “Ateist İslam”. Deizm de derdimize derman olmuyor. “Satanist İslam” da şimdilik fazla radikal de, fiilen Allah’ı hesaba katmayan, onu BİREY’lerin vijdanlarına ve toplumsal planda “Mebdeler”e hapseden İslam anlayışı, lafazan olmasa da fiilen “Ateist bir İslam” telakkisini hayata geçirmeyi başardılar.
Ben aklımı başıma toplayıp derim ki, din ve devlet büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin. Aklınızı kiraya vermeyin, aklınızı put da edinmeyin ki, Şeytan bizi Allah’la aldatmasın. Biz Hakkı söyleyelim ve sonra bırakalım onları dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Her şeyi gören, duyan, bilen, kaddre, rızga ve ecele hükmeden bir Allah var. Hayır da, şer de, Melek de Şeytan da, ABD’de, İsrail de, İngiltere de, Çin de, Rusya da, İngiltere de, Papa da Allah’ın iradesi içindedir.
Zengin olmak istiyorsanız, Kudüs’ü, KKTC’yi verin yeter.. Sizi paraya boğarlar. 12 yıl sonra bir ilk gerçekleşti ve Erdoğan, Mısır'a gelerek Sisi ile buluştu. Dün “Darbeci” dediği Sisi’ye “Kardeşim” dedi. Yeniden BOP da olduğu gibi “Stratejik ortak” olduk. Erdoğan Mısırda İmam-ı Şafi’nin türbesini de ziyaret etti. Eee, Seyyid Kutub ya da Mursi’nin mezarını ziyaret edecek değildi herhalde. Ya da Esma’nın, Biltaci’nin mezarını ziyaret edecek değildi elbette. Rabia meydanına gidip Rabia işareti yapacak da değildi.
Mesela Gazze konusunda, batı da İsrail’e bir an önce işini bitir der gibi siyasi baskı yaparken, ister misiniz Netanyahu saldırıları artırsın. Ramazan’a girerken, Mescid-i Aksa’ya da saldırsınlar. Mısır yardım için sınır kapılarını açsın ve canını kurtarmak isteyenler Sina’ya doğru geri çekilsinler. Türkiye başta olmak üzere, İslam ülkeleri, BM, batılı ülkeler insani yardımlarını havadan, karadan, denizden Sina’ya ulaştırsınlar. Bu arada Netanyahu “Güneş keçisi” yapılıp görevden alınıp yargılanması sürpriz olmaz.. Kaos içinde bir düzen kurmak istiyorsanız, bir Sünni, bir de Şii Mehdi çıkartırlar mı dersiniz. Sen o zaman gör felaketi. İnsani yardım(!?) şemsiyesi altında önce yaralılar, yaşlılar, kadınlar, çocuklar derken Gazzelileri Türkiye başta olmak üzere İslam ülkelerine taşırlarsa, İsrail de zaten bu şekilde hedefine ulaşmış olur. Sonrasında başlarında Dahlan olan, başkenti bir Kudüs devleti kursanız ne yazar. Laikçi, Dahlanist bir Filistin’de, İsrail’le işbirliğini savunan bir Kabe imamının arkasında, Sisi ile, Dahlan ile, Suudi Prens Selman ile Filistin’in Kudüs’ünde Cuma namazı kılsanız ne yazar. Dilerim bu “korkulu rüya” yüklü endişeleri taşıyan iddialar gerçek olmaz.
Haram mal, mülk, para, makam ve şöhret “kazib”dir. Bunlarla saadet olmaz. Bu işlerin sonu “dua ile istenen bela”ya dönüşür. Bu işler “ömür törpüsü” olur. “Bereket”i de olmaz. Pişmanlık yüklü mal ve para, onun sahipleri için cehennem yakıtı olur.
Bütün bu herc ü merc içinde imtihan oluyoruz. Herkes, Allah’ın indindeki yerini görmek istiyorsa, geçmişte yaptığına, ne söylediğine, yapması gereken şeyleri yapıp yapmadığına, söylemesi gereken şeyleri söyleyip söylemediğine baksın. Bir de bugün Allah onu neyle meşgul ediyor ona baksın. Ve gelecekte ne yapacak onu düşünsün. Bütün bunlar Allah, resul ve kitap penceresinden değerlendirsin o zaman sonucu kendi içinde görecektir, tabi eğer nefsini sorgulayarak, yaşadığı zaman, toprak, kişi ve olaylara karşı adil şahitlik yapabilirse. Selam ve dua ile.