Bağıran kazanıyor!
Bir işle ilgili, çalışma arkadaşımı arıyorum. Daha önce bana göndereceğine söz verdiği ama göndermediği raporla ilgili “o rapora acil ihtiyacım var, çünkü sunumu bitirmem gerekiyor” diyorum.
Gayet sakin ve neden olacağı krizi umursamaz bir sesle, “bu tarafta işler yoğun, göndermem zor” deyip telefonu kapatıyor.
*
Şehir dışında doğal gıdalar satan bir dükkân. Sık sık alışveriş yaparım. Onu arıyorum. Telefonu açsa, sipariş verip parasını çoktan ödediğim şeyleri hâlâ göndermediğini, bir an önce göndermesi gerektiğini söyleyeceğim.
Ama cevap vermiyor.
Mesaj atıyorum. “Ödemeyi yaptım. Kargoyu gönder” diye mesaj yazıyorum. Cevap vermiyor.
Tekrar arıyorum.
Tekrar mesaj atıyorum.
Cevap yok!
*
Muhasebeci arkadaşla ödeme yapılacak firmaları konuşuyoruz.
“Önce şunları ödeyelim” diyor. Söylediği firmalar yakın dönemde iş yapanlar. Oysa daha önce iş yapıp, aylardır ödeme bekleyenler var.
Aynen böyle söylüyorum ona.
“Onlar dursun” diyor. “Neden?” diye soruyorum. “Çünkü bunlar her gün arayıp kavga çıkarıyorlar. Önce onları ödeyelim kurtulalım. Eski alacaklılar nasıl olsa bekliyorlar” diyor.
*
İş yerinde hakkını sakince, gerektiği gibi dile getiren değil, masaya yumruğu vurabileceğini çevresine hissettiren istediğini alıyor.
Hastane işlerinde yeteri kadar ısrar edip, bağırıp çağıracak kadar terbiyesizleşen hakkı olmayan hizmeti, diğerlerinin önüne geçip alabiliyor.
Sınır kapısında saatlerdir bekleyen 3 kilometrelik araç kuyruğunun yanından geçip ta en öne kaynak yapmaya çalışan adam, kimse yolunu kesip sert bir şekilde “geri dön ve diğerleri gibi sırada bekle” demese başkalarının sırasını gasp edebiliyor, çünkü bunu kendine hak görüyor.
Bırakın bunları, ailelerde bile öfkesini olur olmaz yerde gösterene, sert davranana, herkesi paylayana, aile üyelerinin hukukunu çiğneyene saygı duyuluyor. Onun her istediği bir şekilde yerine getiriliyor.
Ama saygıyla, sevgiyle, özenle davranan, aile üyelerini ezmek gibi bir arzusu olmayan aile üyeleri genelde ciddiye alınmıyor. Böyle insanların ihtiyaçları da talepleri de görmezden geliniyor.
*
İnsan ilişkilerinde öfkenizi yuttuğunuzda, kibar olmayı seçtiğinizde, hiddetinizi bastırdığınızda, işler yürümüyor! Siz nezaketin sınırları içinde kalmaya gayret gösteriyorsunuz ama karşınızdakiler bu erdemli duruşunuzu “zayıflık” olarak algılıyorlar. Kendinizi dayatmadığınız müddetçe, görülmüyor, duyulmuyorsunuz.
Bağırmadığınız, hesap sormadığınız, başında gardiyan gibi durmadığınız sürece işiniz doğru düzgün yapılmıyor. Aracınızın burnunu yolun ortasına kadar sokmadığınız sürece genelde size yol verilmiyor.
Hakkınıza razı olarak, kibar davranarak, edep dairesinde kalarak iş çözmeniz bugünkü toplumda çok ama çok zor. İstediğiniz kadar ahlaklı olun, günlük hayatın gayri insani şartlarında ayakta kalmak için istemeseniz de sesinizi yükseltmek, yumruklarınızı sıkmak, öfkeyi bir iletişim dili haline getirmek zorunda kalıyorsunuz.
Anneler bile küçücük çocuklarına üstüne basa basa “yırtık ol” diye tembihliyorlar.
Taşkınlık, terbiyesizlik değil bir iş çözme biçimine dönüşüyor.
Çünkü toplum “kabalığı” insanlar arası ilişkilerde tek geçerli yöntem olarak saygıyla selamlıyor!
Sonra da “biz neden bu haldeyiz” diye soruyoruz.
Açık değil mi?
Çünkü nezaketin, saygının itibarı yok.
Ama saygısızlığın, kabalığın, utanmazlığın itibarı çok!
*
İnsanların işlerini gerektiği gibi yapmayı reddettiği toplumlarda işler ancak şiddetle gördürülür.
İşini gerektiği gibi yapmaksa insanın toplumdan önce kendisine karşı bir görevidir. Bu bir ahlak meselesidir.
Hakkın olmayan sıraya ilişmek, hakkın olmayan bir şeyi elde etmek ve bunlar için saldırgan davranmak, tamamen ahlaki bir meseledir.
Oysa işlerimizi yaptırmak için bağırmak, sinir krizi geçirmek zorunda kalmamalıyız. İşlerimiz zaten yapılmalı! Herkes işini yapmalı! Birileri baskı uyguladığı, bağırdığı, öfkelendiği için değil; yapılması gerektiği için yapılmalı. O işi kim yapacaksa, hakkıyla yapmalı.
Muhatabının “kim” olduğuna bakmadan yapmalı... Muhatabı isterse hiç hoşlanmadığı bir kimse olsun, o yine de sadece görevine odaklanmalı ve işini yapmalı… Kimsenin bağırmasına, çağırmasına, gerek kalmamalı…
Bağıran kazanmamalı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.