Dinle ey ABD, dinle ey İsrail...
Aşağıda okuyacağınız bu yazıyı 2000 yılında yazmışım. Yani tam 23 yıl önce. 08 Aralık 2017’de yine aynen tekrarlamışım. O günkü yazım “Bu yazıyı tam 17 yıl önce yayınlamışım diye başlıyor. Bu kez “Kudüs’ün işgalinin yıldönümünde” değil, Gazzenin işgali için Siyonistlerin saldırıya geçtiği şu günlerde. Yazıyorum.. Ve o gün ABD, büyükelçiliğini Kudüs’e taşımaya, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımaya hazırlanıyordu.
Bilmem biliyor musunuz İzzeddin Kassam tugayları Çanakkale’de de vardı. Ve onlar Çanakkale için gönüllü olarak bizim yanımızda düşmanla savaşıyorlardı. Çanakkale savaşında İngilizlerin yanında 700 kişilik Siyoniklerin bir de Katır birliği vardı. O katır birliğinde Netenyahu’nun dedesi de vardı. İngilizler ve Fransızlar Çanakkaleden ayrılıp Filistin ve Lazkiye’ye gelince İzzeddin Kassam ile eş zamanlı olarak Siyonist kattır birliği de Filistin’e geldiler. Tarihin cilvesine bakın ki, İzzeddin Kassam’ın askerleri o gün Netanyahu’nun dedesinin de içinde bulunduğu Katır Birliği ile Gazze de karşı karşıya geldiler.
Boşuna demiyorum, “Filistin Çanakkale’nin devamıdır” diye. Bugün Gazze’deki savaş o savaştır. Herkes bu savaşta yerini alsın da bilelim, kim kimdir.
Yaklaşık çeyrek asır önce yazdığım yazının devamı şöyle:
10 Aralık “Dünya İnsan Hakları Günü” ya. 9 Aralık 1917’de, Filistin toprakları İngilizler tarafından işgal edilerek elimizden çıkmış. Kudüs düşünce, sıra İstanbul’a gelmişti. 30 Ekim 1918’de Mondros mütarekesini imzaladık ve İstanbul resmen işgal edildi. İstanbul ile Kudüs arasında kopmaz bir bağ vardır. İstanbul’dan yüzünüzü Kıble’ye döndüğünüzde aynı zamanda Mescid-i Aksa’ya dönmüş olursunuz! İstanbul bu tevafuk sebebi ile bir diğer Kıbleteyn noktasıdır. 2000 yılında yayınlanan bir yazımı, bugün biraz ekleme ve çıkarmalarla tekrar yayınlıyorum. Çünkü İsrail cephesinde yeni bir durum yok.. Daha vahim gelişmeler söz konusu.
Bu arada önce Kur’an’dan bir mesaj (Filistin’i aklınızda tutarak okuyun şimdi): Nisa 75 “Size ne oluyor da, ‘Ey Rabbimiz, bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost / veli ve bize katından bir yardımcı gönder’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşmıyorsunuz?”
Ey Musa (selam sana ve kardeşin Harun’a) kavmini, senin Allah’a şikâyet ettiğin gibi sana şikâyet ediyorum. Onlar Kur’an’a iman etmediler. Bari “iman ettik” dediklerine uysalardı, ama “kan dökmeyeceksin” dendiği halde kan döküyorlar.
“İnandık” dedikleri kitapta onlar için yazılanlar şöyle: “Ah ey suçlu millet! Haksızlığı yüklenmiş olan kavim, kötülük işleyenlerin zürriyeti, baştan çıkmış çocuklar! Rabbi bıraktılar da İsrail’in Kuddus’unu hor gördüler. Yabancılaştılar ve gerilediler. Niçin sapıklığı artırarak yine vurulmak istiyorsunuz? Rabbinizin şeriatına kulak verin. Temizlenin. Kötülük etmekten vazgeçin. İyilik etmeyi öğrenin, adaleti arayın. Ezilmiş olana doğruluk edin, öksüzün hakkını koruyun. Dul kadının davasına bakın.. Fakat asi olursanız sizi kılıç yiyip bitirir.. Sadık şehir nasıl fahişe oldu. O şehir ki; hakla dolu idi. Şimdi ise adam öldürenlerle dolu. Gümüşün curuf oldu. Reislerin asi, ortakları hırsız! Her biri rüşvet yiyor.. Öksüzün hakkını vermiyorlar. Ve dul kadının davasına sahip çıkmıyorlar..”
“Ve eğer bununla da beni dinlemezseniz ve bana karşı yürürseniz, o zaman ben size karşı öfke ile yürüyeceğim. Ben de suçlarınız için sizi yedi kat tedip edeceğim. (...) Ve yüksek yerlerinizi yıkacağım. Ve güneş putlarınızı devireceğim. Ve leşlerinizi putlarınızın leşleri üzerine koyacağım. Ve canım sizden nefret edecek. Ve şehirlerinizi çöl edeceğim. Ve makdislerinizi ıssız bırakacağım. (...)Ve ben diyarı ıssız bırakacağım. Ve onda oturan düşmanlarınız bundan dolayı şaşacaklar. Ve sizi milletler arasında dağıtacağım. Ve ardınızdan kılıç çekeceğim. Ve diyarınız ıssız olacak. Ve şehirleriniz çöl olacaklar.” “Çünkü memlekette hakikat ve iyilik ve Allah bilgisi yok. Lanet ve yalan ve adam öldürme ve hırsızlık ve zinadan başka bir şey yok. Zorbalık ediyorlar ve kan üstüne kan döküyorlar. Bundan ötürü memleket yas tutacak (...) Onda oturan herkes zebun düşecek” , “Allah’ın Şeriatını unuttun, ben de senin oğullarını unutacağım. Onların izzetini utanca döndüreceğim. (...) Yiyecekler doymayacaklar, zina edecekler ve çoğalmayacaklar. Çünkü Rabbi dinlemeyi bıraktılar!” (Hoşea Bab 4)
İsrail kirlendi (...) Çünkü sahtekârlık ediyorlar. Ve evlere hırsız giriyor, dışarıda ise haydut çeteleri soyuyor”, “Çünkü İsrail kendini yaratanı unuttu ve saraylar yaptı ve Yahuda duvarlı şehirlerini çoğalttı. Fakat onun şehirleri üzerine ateşi göndereceğim. Ve onun saraylarını yiyip bitirecek (...) kötülük ektiniz, fesat biçtiniz.”
“Komşusunun sınırının yerini değiştiren lanetli olsun. Bütün kavim amin diyecek (...) Garibin, öksüzün ve dul kadının hakkını yiyen lanetli olsun ve bütün kavim amin diyecek (...) Gizlice komşusunu vuran lanetli olsun, bütün kavim amin diyecek. Suçsuz adamı öldürmek için rüşvet alan lanetli olsun. Bütün kavim amin diyecek. Bu şeriatın sözlerini yapmak için onları tasdik etmeyen lanetli olsun ve bütün kavim amin diyecek”, “Rabb seni düşmanlarının önünde kırdıracak. Onlara karşı bir yoldan çıkacaksın ve onların önünde yedi koldan kaçacaksın. Ve dünyanın bütün ülkelerinde serseri olacaksın. Ve göklerin bütün kuşlarına ve yerin vahşi hayvanlarına leşin yem olacak. (...) Rabb seni çılgınlıkla ve körlükle ve yürek şaşkınlığı ile vuracak. (...) Yollarında muvaffak olamayacaksın. Ve ancak daima sıkıştırılmış ve soyulmuş olacaksın. Ve seni kurtaran olmayacak. Bir kadınla nişanlanacaksın, onunla bir başka adam yatacak. Ev yapacaksın ve onda oturmayacaksın. Bağ dikeceksin ve fakat faydasını görmeyeceksin. (...) Aranızda olan garip sana üstün oldukça üstün olacak. Ve sen aşağı indikçe aşağı ineceksin. O baş olacak, sen ona kuyruk olacaksın. Ve bütün bu lanetler senin üzerine gelecek. Ve sen helâk oluncaya kadar seni kovalayıp sana yetişecekler. Çünkü sana emretti, emirlerini tutmak için Allah’ın Rabbin sözünü dinlemedin.”, “...Yahuda hâlâ Allah’a ve sadık olan Kuddus’a karşı dizginsizdir” , “İsrail kralı tan vaktinde mutlaka helâk olacak!”…
Onların okudukları kitap, onları böyle uyarıyor. İsrailoğulları yanlış yapıyorlar. Küçük ve geçici bir çıkar karşılığında ebedi hayatlarını feda ediyorlar. Bugünün küçük çıkarları uğruna gelecek nesillerin güvenliğini tehlikeye sokuyorlar. Çocuklarına korku, umutsuzluk, utanç ve acıyı miras bırakıyorlar.
Yoksa onlar bu kitabı hiç mi okumuyorlar? Biz Musa aleyhisselamın çocuklarıyız, onlar Firavunla birlikte. Ve onlar şimdi Hitler’in askerliğine soyunuyorlar. Biz, Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ı peygamber biliriz. Onlar “Kral” diyorlar. Onlar Zebur’u bir dua ve zikir kitabı olarak görüyorlar, biz onu mukaddes tanıyoruz. İsrail gençliği büyük ölçüde din dışı bir hayat yaşıyor. Gayları, lezbiyenleri, ateistleri ile İsrail artık çok farklı ve kendi özüne yabancı bir çizgi tutturmuş gidiyor. Fahişelerin peşinde koşuyorlar ve putlara tapıyorlar! Bir kan deryasında yüzüyorlar.. Onları bir arada tutan tek şey belki de ortak ve derin korkularıdır. Çünkü başka ortak şeyleri kalmadı. Ve yürekleri paramparça..
Ey Musa, kavminin hali işte böyle. Gazze halkı olanlara şahiddir.. Gazzeli çocuklar şimdi senin yanındadır.. İsrail askerleri ise Firavun’un yanında olmalı.. Yakub aleyhisselam belki bugün Yusuf’un ardından ağladığı gibi Gazzeli çocukların annelerinin gözyaşlarına bakıp gözyaşı döküyordur.. Sana ve gerçekten senin şeriatına uyanlara (Samiri’ye ve onunla işbirliği yapanlara, onların peşinden koşanlara değil) selam olsun.
Kuşkusuz onlar içinde akıl ve vicdan sahibi insanlar var ve onlar da yavaş yavaş seslerini yükseltmeye başlıyorlar. Gecenin ve gündüzün Rabbi, bizi gecenin karanlığından aydınlığa çıkar, bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Rabbim bizim ellerimizle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et. Amin
Allah’ım, bizi doğru yola ilet. Nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların değil. Bize hakkı hak, batılı batıl göster ve hakta toplanmayı nasib et. Senden başka hiç kimse bizim ilahımız ve Rabbimiz değildir. Yalnız Senden yardım diler ve yalnız Sana sığınırız. Kadere, rızka ve ecele hükmeden Sensin. Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.