Ali Osman AYDIN

Ali Osman AYDIN

Erken cumhuriyet dönemi din eğitimi uygulamaları

Erken cumhuriyet dönemi din eğitimi uygulamaları

Size bir örnek vermek istiyorum. Vereceğim örnek erken cumhuriyetin eğitim politikalarıyla ilgili. Daha doğrusu, eğitim sistemi içindeki “din dersi” olgusuyla ilgili.

Bir örneği yeterince anlamak, bütünün kolaylıkla anlaşılmasını sağlar.

Şimdi bu Atatürkçü arkadaşlar, “Atatürk döneminde meal ve tefsir yazdırıldı, sizin söylediğiniz gibi dine karşı bir kasıt yoktu” diyerek, erken dönem cumhuriyetin din politikasını ve sonuçlarını perdelemeye çalışıyorlar… Fakat meseleler aslında hiç öyle gelişmiyor.

1924’te Tanzimat’tan bu yana süregelen medrese, modern okul ikiliğini kaldırmak için tevhidi tedrisat kanunu çıkarılıyor. Bununla dini ve modern eğitimin bir çatı altında toplanması amaçlanıyor. Dini eğitim tamamen devlet kontrolü altına alınıyor. Eğitim bakanlığı haricinde dini eğitim verilmesi, suç kapsamına alınıyor. Bu kanun ile devlet aynı zamanda din eğitimi verme yükümlülüğünü bütünüyle üzerine almış oluyor.

Hemen ardından “Kur’an-ı Kerim ve Din Dersleri” nin ilkokullarda 1’inci sınıflar hariç haftada iki saat olarak okutulacağı kararlaştırılıyor. 1. sınıfların haftalık ders cetvelinde din derslerine yer verilmiyor!

2. sınıftan itibaren öğrencilere Kur’an-ı Kerim, inanç, ahlak ve “muallim münasebet düşürdükçe” Hz. Peygamberin hayatı ile ilgili konular okutuluyor.

İki yıl aradan sonra 1926 yılında ilk mekteplerin müfredat programı yeniden değiştiriliyor. Yeni müfredata 1926’dan 1968’e kadar pek dokunulmuyor.

Daha önce “Kur’ân-ı Kerim ve Din Dersleri” olarak uygulanan dersin ismi “Din Dersleri” olarak yenileniyor!

Önceki programda 2., 3., 4. ve 5. sınıflarda haftada ikişer saat olarak okutulan derslerin yeni programda 3., 4. ve 5. sınıflarda ve sadece birer saat okutulması kararlaştırılıyor.

Sadece ders saatinde değil, dersin içeriğinde de değişiklikler yapılıyor. Din derslerinde önceki programlarda yer aldığı şekliyle dinin iman, ibadet, ahlak ve muamelât alanlarında kapsamlı bilgi vermekten vazgeçiliyor. İman esaslarından sadece Allah’a ve Peygamber’e iman konuları veriliyor. Diğer iman esaslarından hiç bahsedilmiyor. Namaz, zekat ve sadaka ibadetleri sadece toplumsal faydalarıyla çok sınırlı bir şekilde ele alınıyor. Oruç ve hacdan hiç bahsedilmiyor. 1924 Programında olduğu gibi abdestin alınışı, namazın kılınışı, oruç ve hac ibadetlerinin yapılışları gibi daha detaylı bilgiler verilmiyor.

Son darbe 1930’da geliyor. 1926’da bir saate inen din dersleri 1930’da yapılan değişiklikle program dışına çıkarılıyor. Önceki programlarda zorunlu ders kapsamında yer alan din dersleri, derse katılım için ebeveynin muvafakatı şartı konularak isteğe bağlı hale getiriliyor! Ve bu hak sadece 5’inci sınıf öğrencilerine tanınıyor.

1924 Programında haftada iki; 1926 programında haftada bir ders okutulan dersin süresi, yarım saate indiriliyor. Ders cetvelinde yer verilmeyen din derslerinin perşembe günü öğleden sonra konferans tarzında yapılması ve öğrencilerin imtihana tabi tutulmaması kararlaştırılıyor.

1930 İlkokul Programıyla program dışına alınan ve isteğe bağlı hale getirilen din dersleri, şehir ilkokullarından 1931-32 eğitim-öğretim yılından itibaren tamamen kaldırılıyor. 1936 yılına gelindiğinde din derslerine isteğe bağlı olarak dahi olsa yer verilmiyor!

“Milli Mücadele Dönemi’nde tam anlamıyla 'dini ve milli' bir eğitim sistemi oluşturmak amaçlanmışken, Cumhuriyet’in ilk yıllarında din eğitiminin verileceği yerlerin mektepler olması gerektiği; 'Her fert, dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir.' şeklinde ifadelerle vurgulanmışken, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile din eğitimi kanuni bir hak olarak tespit edilmişken süreç içerisinde pozitivist, seküler ve laik anlayışın eğitim politikalarında hakim olmasıyla ilkokullarda verilen din dersleri hem nitelik hem de nicelik açısından erozyona uğramış, nihayetinde din dersleri tamamen ilkokullardan kaldırılmıştır.”

Kanun din eğitimini devlet güvencesi altına almamış mıydı? Halbuki bu uygulamayla okul haricinde din eğitimi verilmesinin de önü ceza kanunu ile kesildiği için devlet din eğitimi almanın önünü tamamen kesmiş oluyor. 31 Temmuz 1933’te Darülfünun’a bağlı ilahiyat fakülteleri de kapanınca (ki 1949’a kadar açılmayacak) ilk, orta ve yüksek öğretim dahil olmak üzere Türkiye’de din eğitimi, köy okullarında sadece 3. Sınıflar için haftada yarım saat verileni saymazsak, tamamen kaldırılmış oluyor.

Erken cumhuriyetin, iddia ettiği laikliğe tamamen aykırı bir şekilde dini hayatı adım adım daraltması, vatandaşın dini eğitim alma hakkını safha safha yok etmesi, rejimin gerçek niyetini gösteren en açık uygulamalardan biridir. Bu uygulama insan haklarına aykırıdır. Türkiye’de din konusunda yer yer görülen bilgi noksanlığının, uygulama eksiklerinin temelini, öncelikle erken cumhuriyetin din eğitimini tüm müesseseleriyle tamamen ortadan kaldıran politikalarında aramak gerekir!

Not: Yazıyı yazarken Mustafa Adak’ın “İlkokullarda okutulan din dersi kitaplarında eğitim-siyaset ilişkisi” adlı çalışmasından yararlanarak hazırladık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Osman AYDIN Arşivi