Abdurrahman DİLİPAK

Abdurrahman DİLİPAK

İran, Suriye, ABD, Rusya deyip geçmeyin

İran, Suriye, ABD, Rusya deyip geçmeyin

Suriye nüfusu 22 milyon. Ülke 14 Vilayetten oluşuyor. Ve burada Araplar, Kürtler, Türkmenler, Süryaniler, Ermeniler, Çerkesler, Arnavutlar ve Rumlar olmak üzere çeşitli etnik ve dinî gruplar bir arada yaşıyor. Dinî gruplar arasında Sünniler, Hristiyanlar, Aramiler, Nusayriler, Dürziler ve Yezidiler’de var.

Bu topraklar Hz. Ademden beri meskun olsa da, 3 bin önce var olduğu bilinen Ebla uygarlığına ilişkin arkeolojik bulgulara raslanmaktadır. Suriye adı daha çok Asurlularla ilişkilendirilir. MÖ8. Yıldaki Luvi dilindeki surrai ile de Suriyeyi ilişkilendirenler vardır. Akatlarla ilişkilendirenler de var.

İdlib yakınlarındaki Ebla Krallığı'dır. MÖ 3500 ile tarihlendirilir. Mezopotamya devletleri Sümer, Asur ve Akad'ın Hurriler ve Hattiler ile de ilişkilerinden söz edilir.

100 yıl önce biz Suriye ile tek devlettik. Asırlarca birlikte yaşadık. 100 yıl önce Amanos’ların Güneyi Halep eyaletine bağlı idi. Yani bir çoğumuzun babası ve dedesinin resmi kayıtları Halepte tutulurdu. Suriye ile Türkiye arasındaki mayınlı bölgenin iki tarafında da akraba topluluklar yaşıyordu ve sınırımız 20 km içerisine kadar ki bölgede yaşayan Osmanlı ailelerinin vasayatı da Türkiye’ye verildi. Çünkü sınırın bu tarafındakilerle öbür taraftakiler, öz kardeş, amca, hala, dayı teyze idi. Birileri bunu görmek, duymak, bilmek istemiyor. Bu sınırlar gerçek değil, İşgal kuvvetlerinin çizdiği sınırlar bunlar. Birilerinin zihinleri işgal edildiği için onlar bu sınırların ötesini öteki zannediyor. Ya hu Ankara anlaşmasına göre o bölgedekiler vergilerini bile Türkiye’ye vermek zorunda. ABD’den Fullbright geliyor bizim “milli eğitim”e müdahale ediyor, biz burnumuzun dibindeki kardeşlerimiz için dil ve genel tarih üzerine bir müfredat sunamıyoruz.

Bu işin bir tarihi tarafı var. Arz-ı Mev’ud coğrafyası olması açısından Dini bir tarafı var. JeoPolitik, JeoStratejik, TeoPolitik yönleri işse aslında burası “Tarihin kalbinin attığı” yer’dir. Onun için herkes burada. Kıyamet Savaşının gerçekleşeceği bir yerden söz ediyorsunuz. Kaba saba, cahil, okumuş ham yobazlar neyin ne olduğunu bilmeden ahkam kesiyorlar. Siyaset mayınlı tarlada top oynuyor. Bu coğrafyadaki savaşta da, terörde de ölen niye öldüğünü, öldüren niye öldürdüğünü bilmiyor sanırım. “Haram aylar”da “Haram topraklar” da kan gövdeyi götürüyor. Allah’ın gazabı bu zalimler ve cahillerin üzerine olmasına olacak da, bu işten orada bulup da haksızlıklar karşısında sessiz kalan yığınlar da büyük bir bedel ödeyecekler.

Bugünkü Suriye denilen ülkenin başşehri olan Şam Hz. Ademden beri meskun olan bir bölge. Bilmem biliyor musunuz, İlk kardeş kavgası, Habil-Kabil kavgası Şam’da oldu ve İlk cinayet Şam’da gerçekleşti ve ilk kan toprağa burada düştü. Son savaş da burada olacak: Amanos’ların güneyinde. İnanın bizim üniversitelerin, İlahiyattan Siyasal bilgilere, Tarihten, Psikoloji ve Sosyolojiye Akademi LGBT ile ilgilendiği kadar bu konuyla ilgilenmedi. Göçmenler üzerinde kaç akademik çalışma var aceba, yerli ve milli!?.. Utanç verici bir halimiz var. Siyasetin gündeminde TOKİ evleri ihaleleri daha çok yer kaplıyor olsa gerekir.

Bakın, bu koridor, Hindistan ve Çin’den gelenlerin, İran üzerinden ve Basra körfezi üzerinden Doğu Akdeniz bağlantılı olarak Avrupa’ya geçiş yolu üzerindeki bir ülke. İngiltere ve Çin, “Bir yol bir kuşak” projesi için, bizim ülkemiz üzerinden büyük seneryolar yazabiliyor ama, biz kendi ülkemiz hakkında o kadar ciddi bir hayale bile sahip değiliz.

Ülke topraklarının dörtte 3’ü Arzı Mev’ud coğrafyası içinde yer almaktadır.

Bugün Suriye aslında şu hali ile kamil bir devlet görünümün de bir ülke değil. Suriye topraklarında, İngiliz ve Fransızlar garantör ülke olarak bulunuyor. Çünkü bu sınırları bu iki ülkenin komiserleri çizdi. Türkiye ise Kendi sınır boyunca, Suriye topraklarında yaşayan akraba topluluklarla ilgili vasayat hakkı bulunuyor. Suriye dışında, İngiltere, Fransa ve Türkiye 1. Dünya savaşından sonra yapının köşe taşları. Bu 4 ülke dışında, Suriye’de bir de Rusya bulunuyor. Etti mi 5. Irak’ın işgalinden sonra bu ülke topraklarına gelip yerleşen bir de ABD var. Etti mi 6. ABD’nin araya girmesi ile PYD unsurları Türkiye üzerinden Suriye topraklarına giriş yapan PYD var.. Bu çerçevede ABD’nin EĞİTDONAT desteği verdiği Ağırlığı PYD’li Kürtlerden oluşan, Araplar, Süryani, Ermeni, Ezdi, İran’dan gelen Halkın Mücahid’lerinin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri var. Yani burada İlan edilmemiş bir Kürt devleti ve bunları himaye eden bir de ABD var. Etti mi 7. Ayrıca bir de 2014’den beri kısa adı İŞİD olan “Irak ve Şam İslam Devleti” diye bir oluşum var. Etti mi 8. Durun daha bitmedi. Bir de burada gizli İran var. Etti mi 9, Suriye Filistin sınırında Bekaa’da işgalci durumda olan olan bir de İsrail var tabi. Etti mi, 10..

Şam-Washington arası kuş uçuşu direkt mesafe 9433 kilometredir. Şam-Moskova arası uçuş mesafesi 24.55 km’dir. Şam Londra arası 4.545 km’dir. Şam-Paris arası 4.243 km’dir.

Şam Tahran arası 1.403 km’dir. Şam-Ankara arası 1.100 km’dir.

Hatay Şam arası 150 km gibi bir mesafe. Türkiye dışında Suriye ile sınırdaş olan hiçbir ülke yok. Kudüs ile Şam arası 317 km. İsrail’in Suriye ile sınırı 81 km.

Toplam kara sınırları: 2253 km. Irak 605 km, Filistin 76 km, Ürdün 375 km, Lübnan 375 km, Türkiye 822 km. Yani Suriye sınırlarının üçte biri Türkiye ile.

Bu arada İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçlandı: Azeri Tebriz Milletvekili, Sağlık eski Bakanı Mesud Pezeşkiyan, 2. turda %53.7 oy alarak 14. dönem için 9. Cumhurbaşkanı oldu. Muhafazakar Celili ise %44.4'de kaldı. 2. turda seçime katılım % 49,8’de kaldı. İran’daki seçimde 1. Turda katılım %40 oldu Pezeşkiyan % 42,5, Celili ise % 38,6oy almıştı.. 1. Turda atılım %40 oldu. Bunun %4 kadarı da iptal oylardan oluşuyor.

İran Devrim Muhafızları'nın eski komutanı ve meclis başkanı muhafazakar kesimden Muhammed Bakır Kalibaf %13,8 ile 3., mola Mustafa Purmuhammedi % 0.8 ile 4. sırada yer almıştı. Buradan bakınca aslında 1. Turda Muhafazakarların oyu %38.6+%13.8+%0.8= %53.2 yapıyordu. Seçime katılım 2. turda %49.8, 1. Turda %40, aradaki fark %9.8. Pezeşkiyan ilk turda %42,5 oy aldığına göre, oyunu %11.2 artırmış. Demek ki, sandığa yeni giden seçmenden çok, Muhafazakar kesimden de oy almış. Bu da Muhafazakarların kendi içlerinde de bir takım anlaşmazlıklar olduğunu gösteriyor. Bakalım, bu durum İran’ın bölge siyasetini ve uluslararası ilişkilerini, içerideki politik dengeleri nasıl etkileyecek? Bakalım yeni Cumhurbaşkanının İsrail, Türkiye, Irak, Kuzey komşuları Azerbaycan Yemen ve Lübnan politikası nasıl olacak!. Evet, İran seçiminin sonuçları, İran kadar Rusya, Çin, Türkiye ilişkileri açısından da önemli. Aynı zamanda Irak, Suriye, Lübnan, Filistin ve İsrail ilişkileri, Yemen ve Bahreyn açısından da önemli. Tabi Rusya ve Çin ilişkileri yanında ABD, İngiltere ve AB ile ilişkilerine de bakmak gerek. Bu sonuç İran’ın iç dengeleri üzerinde nasıl etki yapacak onu da Muharrem ayı içinde görürüz muhtemelen.

İngiltere’deki Avam Kamarası seçimlerini, İsrail yanlısı, İşçi partisi daha önce 202 sandalyeye sahipken, 410 milletvekili çıkartarak tek başına iktidar oldu. Daha önce 365 sandalyeye sahip Muhafazakar parti 131’e geriledi. Aşırı sağcı Reform UK Partisi 13, Liberal Demokrat Parti daha önce 11 olan sandalye sayısını 61’e yükseltirken, İskoçya Ulusal Partisi 48 olan sandalye sayısını 10’a düşürdü. Yeşiller Partisi 2 sandalye kazandı. Reform UK Partisi ise ilk kez girdiği seçimlerden 13 sandalye ile çıktı. Yeni başbakan Keir Starmer’in, İsrail ve Gazze bakışını ve kişiliğini şu sözleri özetliyor: “İsrail'in Gazze'de 2 milyon kişinin gıdasını, suyunu ve elektriğini kesme hakkı vardır”.

Keir Starmer’i daha önce nerede yakalıyoruz? 29 Ekim 2011’de Jimmy Savile’nin cenaze töreninde. İngiltere’nin tanınmış Kazanova şovmeni. Aynı zamanda, 60 yılda 241 çocuğu taciz etmiş bir Pedefolik Satanistin üzerinde haç bulunan tabutu mezara 45 derece eğri konuluyor. Keir Starmer de o gün oradaymış!

Katolik bir ailenin 7 çocuğunun en küçüğü olarak 1926 yılında dünyaya gelen James Wilson Savile Vatikan'ın “yarı aziz” ilan ettiği bir ahlaksız. Hani şu 1991 NATO toplantısında “tehlikenin rengi artık kırmızı değil, yeşil” diyen, BOP’da stratejik ortağımız Margaret Thatcher tarafından 4 kez Şövalyelik için saraya önerililmiş sonuçta Kraliçe de onu “Sir” ,ilan etmiş. Bunların kadrosunda papaz da var haham da, fahişe de. Bizdeki adamlarının arasında da Şeyh de var Fahişe de. Jimmy Savile, Birleşik Krallık'ta hem işçi sınıfının hem de VIP ve CIP’in yanında itibarı olan biri. Netfilix’de bununla ilgili “Netflix’te: Jimmy Savile – A British Horror Story” isimli bir belgesel var.. 2 bölümden oluşan netflix belgeselinde jimmy savile'ın kraliyet tarafından da korunduğunu ima ediliyor. İngiliz Mediası onu “Yorulmak ve durmak bilmeyen bu şov adamı aynı zamanda şefkatli ve yılmaz bir hayırsever” olarak tanıtıyor. Bunun sonucu o aynı zamanda “Britanya’nın bir numaralı halk kahramanı”

Bunu niye bu kadar uzun anlattım? İngiltere bu bölgenin garantör ülkesi. ABD’nin de İngiltere’den geri kalır yanı yok. Ve onlar bu işleri böylee yönetiyor. Hani derler ya, “oltayı yutan balık yem istemez” diye, HABAT ve AGARTHA oltasını yutmuşsanız, Haram para sizi coşturuyorsa, kendinizi Epstein’in locasına sizi götürmek için AGARTHAcı birileri mutlaka sizin kapınızı çalacaktır.

İnanın bizim insanımız Futbola duyduğu ilgiyi ne dine, ne de tarihe gösteriyor. “Salazar sendromu”na yakalanmış bir halkımız var. “Siiesta, Fiesta, Futbol” gidiyoruz. Ali Şeriatı ne diyordu: “Tribünlerden gelen sesler, savaşlardaki mazlumların sesinden fazla geliyor ise futbol afyondur!”

Bizim siyasiler, biz nerede yanlış yaptık diye hiç kendini sorgulamıyor maalesef. “Suriye’ye dostluk elimizi her zaman uzattık yine uzatırız” diyorlar. Yo, hiç de öyle olmadı. Aynı yanlışı bir kere daha tekrarlarsanız, daha vahim bir netice alırsanız. Erdoğan Putin ve Esed’i Ankara’ya davet etmekten söz ediyor. Tamam da, çözümü Rusya ile mi, ABD ya da AB ile mi arayacağız. Birilerinizi yanınıza alırken, birilerini de karşınıza almak zorunda kalacaksınız. Buna hazır mısınız. Bazı konuları yeniden düşünmeden önce kendimizi bir sorgulamamız gerek. Önce kimle beraber olacağız, nereye gideceğiz buna bir karar verelim. Zira “gideceği limanı bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz”. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdurrahman DİLİPAK Arşivi