Abdurrahman DİLİPAK

Abdurrahman DİLİPAK

“The hilafet” – “The cemaat”(!?)

“The hilafet” – “The cemaat”(!?)

İncil'in ilk emri "SEV Tevrat'ın ilk emri "YAŞAT" KUR'AN'ın ilk emri " OKU ! " Hristiyan "Sevmedi" Yahudi "Yaşatmadı" Müslüman da "Okumuyor "

Siyaset çözüm üretmiyor, sorun üretiyor. Maslahat üretip, sulh etmiyor, düşmanlaştırıyor, Bütünleştirmiyor, bölüyor. Akademi ilim öğretmiyor, ezber tekrarı yapıyor.

Cemaat Bereketli (sinerjik) bir ortamla Hak-Hakikat namına insanları yüceltmiyor, kendilerini İlah ve Rab konumuna yükseltenler tarafından kafaları kiralanarak, kula kul ediyor..

Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak derken şimdi, GlobalReset , TransHumanizm dönemine geçince tek dünya, tek devlet, tek para, tek aileye geçtik. Artık din, ahlak, gelenek, biyolojik cinsiyetinden bağımsız, GENDER diye tanımlanan GENOM’lardan oluşan Siborg’ler dünyasına geçiş yaptık.

O “oku” diye başlayan, bizim inatla okumadığımız, anlamamakta direndiğimiz, onun içinde “iman ettik” desek de yaşamadığımız Kitap bize ne diyordu: “Ey iman edenler, iman ediniz”. Din büyüklerinizi İLAH ve RAB edinmeyiniz”! Gençler anne-babanıza sorun bakalım, nikahlanırken hoca onlara ne demiş? “Allahın emri Peygamberin gavli ile!...” Peki onlar evlilik hakkında Allah’ın emrini ve Peygamberin sözünü biliyorlar mı imiş. O sözün ne anlama geldiğini biliyorlar mı imiş, yani hayatlarındaki karşılığı neymiş! Şu “Kelime-i Tevhid” bayrağının ne olduğunu bilen kaç kişi var. Kimi bayrak diyor, kimi sancak! Peki orada ne yazıyor? O yazılanlar ne anlama geliyor? Sancakla bayrak arasındaki fark ne. “Ordu sancağı”, “Tarikat sancağı“ arasındaki fark ne? Gönüllülerden oluşan, Halife’nin “Cihad” çağrısı ile oluşan Hilafet ordusu var da, “Hilafet sancağı” olur mu? Halifenin sancağı olsa, herhalde üzerinde “İnnemel Mü’minune ihvetun” yazardı, Kelime i Tevhidin altında. Hem Sancak dediğiniz şey Ayet ve hadisle şekli. Ve üzerindeki şekil ya da rengi olan bir şey değil ki! Ya hu, o “sancak” dediğiniz şey Çanakkale’de de vardı, Kurtuluş savaşında da, Sütçü imam kimdi, Ulu Camide ne oldu? 1. Meclisin açılışında bir yandan ay yıldızlı bayrak, öte yandan kelime-i tevhid yazılı bir bayrak asılıydı.

“Halifelik makamı”nın nasıl bir şey olduğunu yazdım geçen gün. Bakın Cemaat de, “Cem olan” din “kardeşleri topluluğu”dur. Cami de onların buluştuğu mekanlardır. Ya hu bu geri zekalılara sorsanız “Beynel Müslimin bir makam” olan “Hilafet makamı”nın İstanbul’da nerede olduğunu bilen var mı? Bunlar Misak-ı Milli’nin kabul edildiği Meclis-i Mebusan’ın nerede olduğunu bile bilmezler. Bilmediklerini de bilmezler. Mesela bunlar Şemsi Efendi mektebinin Kabbalist bir cemaat mektebi olduğunu da bilmezler. Boğaziçi Üni., Notre Dame de Sion, Saint Joseph, Saint Benoit, Amerikan Kollejleri gibi okulların Amerikan, İngiliz, Fransız, İtalyan tarikat okulu olduğunu da bilmezler. Galatasaray lisesi ya da Üni’si de öyle değil mi?

Halifeye karşı olanlar Katoliklerin Papalık rejimine, Ortadoks Rum, Ermeni, Süryani, Keldani, Arami, Asuri Patrikliğine de karşılar mı? Yoksa o kadar Patrik olduğunu da mı bilmiyorlar? Ya hu bunlar HABAT Siyonist tarikatına bile karşı değiller. Cümle batılı devletler İsrailin SİYONİZM Tarikatına sahip çıkmadılar mı? Ya hu bunlar TARİKAT’ın ne demek olduğunu da bilmez. İnsanların birlikte aynı hedefe doğru yürüdükleri inca bir yola tarikat deniyor. Her STK bu anlamda bir tarikattır. Onlar sosyal ve siyasi tarikatlar, bunlar da dini. Bunlara sormak gerek “Hahambaşılık” da kalksın mı? (Size soran mı var). Ama bu arada siz LGBT’ye karşı çıkarsanız olmaz.

Cısss! Bakın Papaya karşı çıkarsanız, ortada ne ULUS kalır, ne de Laiklik.. Çünkü bu ikisinin de temeli Westefelya sözleşmesi ile atıldı. Ama “bu geri zekalılar”ın bilgiye ihtiyaçları yok.

Birileri “Din”e de karşı, “Diyanet”e de. “Cami”ye de karşı “Cemaat”e de. Bunlar “Osmanlı Milletler Topluluğu”nun ne anlama geldiğini de bilmezler.”Doğu Roma”yı da bilmezler aslında ve tabi “Doğu Roma Milletler Topluluğu”nu da bilmezler.

Ne yapacağız bunları, bunlarla ne yapacağız bilmiyorum. İşte bu eğitim kurumlarında imal edilen bu nesil böyle bir nesil, büyük anlamda.

Sanki Halife gelince herşey çözülecek! Bu Müslüman kalabalığın Halifesi de böyle olacaktır. Doğru düzgün bir halife gelse, zekâtınızı doğru düzgün verecek misiniz? Özellikle geçimini Tarım, Hayvancılık ve Madencilik ile yapanlara soruyorum? Peki Zekât muhasebesine geçecek misiniz? Ya hu, bu günkü gibi adamları devleti yönetsin diye seçerseniz, karşısına dürüst bir halife koyarsanız, Merkez Bankası para basmaya kalkarsa, karşılıksız para basmak haramdır diye fetva veren Halifeden yana mı olacaksınız, seçtiğiniz, lideriniz, örgütünüz, ulu önderiniz, kurtarıcınız, umudunuz, idol edindiğiniz, adeta putlaştırdığınız, hikmetinden sual edilmeyen “öl dese öleceğiniz, “vur” dese vuracağınız hayalinizdeki kahramandan yana mı? Siz Şeyhin halifesi mi sandınız halifenizi! Masum, Gavs’ınız ile Halife-i Ruy-u zemin ihtilaf ettiğinde siz kimden yana olacaksınız. Halife mi Şeyhinizi döver, Şeyhin halifesi mi Halifeyi yola getirir. Hani “Gavur padişah” namı ile maruf Halife efendimiz, Gariban Şeyhül İslam’a “Ya fetvayı gönder, ya kelleni” deyu emir buyurduğunda, “siz irade buyurdunuz da, kullarınız itiraz mı etti” deyunca ne olmuştu. Durun hele. Biz önce “Yeniden Müslüman olalım”. Bu kafa ile Halife seçerseniz, o FG gibi biri olur. “The Cemaat”ın, “The Halife”si olur, bir de onu dinin başına, kendi başımıza bela ederiz.

Bakın bugün dünyada evrensel temsilcisi olmayan tek dini topluluk Müslümanlardır. Biz başımıza bela olacak birini aramıyoruz. Seçilecek kişi, babadan oğula geçecek biri olmayacak. Seçilecek kişi “İslam”ı ya da “Allah”ı değil, Müslümanları temsil edecek. Müslümanların, eş zamanlı olarak “Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak Müslümanların evrensel sorumluluklarının ifası için Müslümanları evrensel anlamda örgütleyecek ve temsil edecek.

Ya hu, Halife denilen adam, şahsi hesaplar uğruna siyasi bir tarafa meyledecek olursa, ben buna itiraz edecek olursam halin nice olur. Hem siyasiler hem Halifeciler beni linç eder! Hz. Ömer gibi Halife hayal ediyorsanız o cemaat gibi bir cemaatiniz da olmalı.. Ben siyasilerle zor baş ediyorum, bir de ümmetin başına bela olacak Halife ihtimali uzak bir ihtimal değil. Geçmişte, “Mason” şeyhülislamlar görmedik değil. Bugün gelecek bir Halife GreatResetçi biri olursa, LGBT’ye destek verirse siz de verecek misiniz?

Bugün ne Muvafıklar işin farkında ne de muarızlar. Siyaset desen zaten şirazeden çıkmış. Tepe tepe kullandıkları bir Cemaat, bir Diyanet var. Eğitim onların elinde, Dini Vakıflarda.. Kemalistler zaten işin üzerinden silindir gibi geçti, Harf devrimi ve diğer yasal düzenlemelerle. Farzı Kifayelerin ifası için gerekli dini vergilerin muhasebesi bile yok. Laik devlet, hem Hacı-Hoca” demeyi yasaklıyor, hem Hac yönetmeliği yayınlıyor, Hocaları maaşa bağlıyor. Hilafet fonunu bir Riba kuruluşunun sermayesi olarak kullanıyor. Osmanlının yıkılış döneminde sapma, din konusunda Cumhuriyet rejiminde siyaset yolu ile daha da saptırıldı ve bu günlere geldik. Kimi yasaklama derdinde, kimi kullanma. Ayıptır, yazıktır, günahtır ya hu. Bu durum iktidarı ve muhalefeti ile siyasetin eseri. Cemaatler siyasetle göbek bağını kesecek mi? Siyaset iktidarı-muhalefeti ile, Alevi - Sünni kesimlerden elini çekecek mi? Değilse, gelecek günler geçen günleri aratır ve bu iş inceldiği yerden kopar. Sonunda küçük bir azınlık dışında toplumun büyük kesimi cehennemi boylar. Bakın “Biz kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Yarın Sünni-Şii kavgası yeni bir Kerbela’ya kapı aralayabilir bu kafa ile gidilirse, Sufi-Selefi kavgası Mali’ye döndürebilir İslam ülkelerini. Çeçen direnişi bu noktaya nasıl geldi hatırlayın..

İsrail İlahiyat Fakültesi açmış. Laik Türkiye açmıyor mu, Veliahd Prensin Suudi Arabistanda Medresesi yok mu? Siyaset bu tür işleri yapar. Orada bir sürü Filistinli Müslüman var, onlara burs da verir, Kendisi için tehdit oluşturmayacak. Bir Müslüman tipi imal etmek için . Laik Cumhuriyet de İmam Hatipleri bunun için açmadı mı? Ben “Bu din benim dinim değil” kitabını niçin yazmıştır. Tamam, orada yetiştirdiklerini uygun İslam ülkelerine MOSSAD ajanı olarak gönderip, tarikatlerin içine yerleştiremez mi? Lawrance projesi de böyle bir proje değil mi? Avrupa’da kurulan İlahiyatlar da böyle bir proje olarak kullanılamaz mı? İsrail, bu okullarda Musevi gençleri İslam ülkelerin de görevlendirmek için AJAN olarak yetiştirmesi de sürpriz olmamalı. Türklerin Arapların, Avrupalıların yaptığını İsrail niye yapmasın ki! Ha, şu var, İsrail’de yaşayan Müslümanlar, kendi ahval-i şahsiyelerine müteallik işlerde, hala Mecelle esaslı bir hukukla yönetiliyorlar. Yani bugünkü Laik Türkiye Cumhuriyetinin Müslümanlara dayattığı dini esasa dayalı yasalardan daha İslami.. Bu İlahiyat Fakülteleri 1924 ve 1933 de iki kez yeniden düzenlenir. Kuruluş gayesi esasen din konusunda dindar olmasından çok din konusunda uzman yetiştirmek, “İlah”ı incelemek ve o “ilahlar”a inananları anlamak, dönüştürmek ve yönetmek için uzmanlar yetiştirmek. Ancak politik süreç işin başka yönde evrilmesine sebeb oldu. Tek Parti döneminde İmam okullarının açılması, ABD’nin tavsiyesi üzerinedir. Çok partili döneme geçişte de yine politik kaygılarla İmam-Hatipler açıldı ve soğuk savaş döneminde de Komünizme karşı işe yaradılar aslında. İşin aslı, siyasiler açısından bu okulların açılış gayesi, TSE damgalı bir İslam’ın misyonerlerinin yetiştirilmesi idi. 1960’dan sonra, buradan çıkanlar buna karşı çıkınca, rejimin de İmam-Hatip düşmanlığı başladı.

Aman aman.. Derdim çoktur, hangisine yanayım, kime anlatayım. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdurrahman DİLİPAK Arşivi